
Tarihimizin en önemli hadiselerinden birisi olan Atatürk’ün Samsun çıkarması birçok perspektifle sayısız kere değerlendirilmiştir. Ancak Mustafa Kemal’in kurtuluş mücadelesini başlatmak için neden o tarihi seçtiği konusunda çok önemli bir detayın atlandığı düşüncesindeyim. Tarih okumalarında basit sebep sonuç tespitlerinin yanında geçmişin sosyal ve siyasi hadiselerinin savaş stratejilerine yansımalarını gerektiği kadar irdelemiyoruz. Bu tür yüzeysel tarih okumalarının sonunda, askıda kalmış birçok soru ve yetersiz bir düzine cevap ortada durmaktadır.
Mustafa Kemal Atatürk’ün stratejik aklını, o günün dünyasını, uluslararası etkileşimleri ve sosyal patlamaları daha derinlemesine kavrayabilmek adına farklı bir pencereden bakmayı deneyeceğiz.
1900’lü yıllarda artık devletler ve siyasi oluşumlar çok etkili ulaşım ve haberleşme imkanlarına sahipti. Telgraf icat edilip kullanılmaya başlayalı yüzyıldan fazla zaman olmuştu. Gazete ve radyo gibi iletişim araçları yaygınlaşıyordu. Yazılı basın ulusal ve uluslararası siyasi örgütlenmeleri hızlandırmış ve global ölçekte etkiler oluşturmaya başlamıştı.
Mustafa Kemal Atatürk gibi bir siyasi dehanın bu tür imkanları sonuna kadar değerlendirip uluslararası gelişmeleri takip etmesi, planlarını ince hesaplar üzerine kurması en doğal gerçekliktir. Dünyanın en güçlü ülkeleri tarafından muhasara altına alınmış Anadolu’yu özgürlüğüne kavuşturmak için gece gündüz planlar yapıp örgütlenen Gazi’nin bu ülkelerin siyasi durumlarını ve birbirleriyle olan karmaşık ilişkilerini muazzam bir öngörüyle ve dikkatle takip ettiğini anlıyoruz. Çünkü 19 Mayıs 1919 günü Mustafa Kemal Samsun karasına ayak basarken kuzeyde ve batıda dünyayı siyasi cadı kazanına çevirecek olaylar meydana geliyordu.
İşgal altındaki Türk yurdu Anadolu’nun onlarca yıl birçok cephede süren savaş sonrasında yeniden ayağa kalkması, düşmanlarına karşı zafer kazanması o günün devlet adamlarınca ya da entelektüel çevresinde mümkün görünmüyordu. Buna karşın 13 Kasım 1918’de Mustafa Kemal Paşa’nın İstanbul Boğazı’ndaki İngiliz donanmasına “Geldikleri gibi giderler.” sözü, Paşa’nın tüm planlarının hazır olduğunun, işgal kuvvetlerini bekleyen tehlikeleri net anladığının ifadesidir.
Bu düşünceye temel oluşturan unsurları sıralamaya çalışalım.
1760 sanayi devrimiyle iyice kalabalıklaşan işçi sınıfı bir asırlık dönemde artık siyasi bir grup olmayı, yönetim tarz ve stratejilerine etki etmeyi başarmıştı. İngiltere’de siyasi işçi eylemleri başlayalı 80 yıl olmuş, yazılı basın marifetiyle örgütlü eylemler dünya çapında yaygınlaşmıştı. Masada yeni bir oyuncu vardı ve dünyanın büyük gücü olmayı başarmış İngiltere ve Fransa başta olmak üzere sanayi devriminin çarklarını işleten tüm devlet ve toplumlar büyük siyasi sonuçlar üretecek bir durumla karşı karşıya olduklarını biraz geç fark etmişlerdi.
Rusya, Almanya ve İtalya dünya toplumlarının ve devletlerinin siyasi yörüngelerini değiştirecek devrimleri yaşıyordu. 1917 yılında gerçekleşen Bolşevik devrimi Çarlık rejimini yıkmayı başarmıştı. Bunun sonucu olarak Rus orduları Anadolu’dan çekildi. Sovyet (konsey) Rusya’nın temellerinin atıldığı bu tarihlerde Komünist İşçi Partisi tüm dünyada işçi sınıflarına tek bir amaçta birleşme nutukları göndererek global bir partiye dönüşebilmek için Çin’den Hindistan’a temsilcilikler kurup görevlendirmeler yapmaya başlamıştı.
Mart 1919’da, kurdukları rejim henüz bir buçuk yaşındayken, Lenin ve yoldaşları bir “dünya proleterleri partisi” kurmak gibi iddialı bir girişime atıldılar. Lenin önderliğindeki Komintern’in ilk hedefi sanayi devriminin ve baş düşmanları kapitalizmin merkezi olan Avrupa idi. Ve komünistler Londra’yı şeytanların toplanma yeri olarak ifade edip açık bir sosyal ve siyasi savaş ilanında bulunmuşlardı. Neredeyse dünyanın tamamında idari ve stratejik alanı ve etkisi olan İngiltere, bu güç dağınıklığının ve Rusya destekli proleter isyanların Londra’da kendisine siyasi faturalar çıkaracağını fark ettiğinde, çok büyük bir dünya savaşının tam ortasındaydı.
Tarihin en büyük siyasi dehalarından olduğu aşikar olan Mustafa Kemal Atatürk’ün aynı zamanda uluslararası siyaseti ve sosyolojiyi müthiş bir farkındalıkla çözümlediğini bu andaki duruşu ve hamleleri ile anlamış oluyoruz.
Anadolu’da direnişi başlatırken İngilizlerin ve diğer işgal ülkelerinin üzerine gelen proleter isyan baskısına karşı tüm dünyadaki güçlerini yavaş yavaş çekerek içeride tahkimat yapmak zorunda kalacağını öngördüğünü anlıyoruz. Her evde mücadele ateşi yakılırken düşmanın bu milletin asla teslim olmayacağını anlaması için kongrelerde bağımsızlık dışında hiçbir seçeneğe razı olmadıklarını net bir biçimde vurgulayan Paşa’nın düşmanın direnç noktasının zayıfladığını, kararlı ve korkusuz bir tavrın mutlaka netice alacağını, çok önceden öngördüğünü bugün daha net kavrıyoruz. Onları geldikleri yere gönderecek sosyal ve siyasi dalgaları tüm o savaş hengamının içinde takip ederek stratejiler ürettiğini, yer ve zaman planlamasını buna göre seçtiğini hayranlıkla fark ediyoruz.
Bu açıdan bakınca bir asır boyunca cehaletleri arşa ulaşmış birkaç kendini bilmezin “İngilizlerin İstanbul’u Mustafa Kemal ile yaptıkları gizli bir antlaşma ile terk ettikleri” safsatasını da çöpe atmış oluyoruz.
1917, 1918 ve 1919 yılları tüm dünya çapında yaşanan siyasi gelişmeler açısından irdelendiğinde, İngiltere, Rusya, Almanya, Fransa ve İtalya gibi ülkelerde işçi sınıflarını birleştiren, siyasi ve sosyal patlamalara zemin hazırlayan, kapitalist yönetim ve yöntemleri tehdit edebilecek (ki birinci dünya savaşı bir kapitalist akıl savaşıdır) güç ve dayanışma ortamları oluşturan Komünist Örgütlerin kurulduğunu görürüz. Sonrasında bu ülkeler kanlı devrimlerle sarsılmış, Almanya, Rusya ve İtalya’da Komünist rejimler kurulmuştur.
Bu çalkantılı dünya siyasetini ve sosyolojisini ülkemizin kurtuluşu için fırsata dönüştüren Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’e karşı hayranlık ve minnet duygularımız yeniden şaha kalkıyor. Dehası, zekası ve cesareti önünde saygı ve minnetle eğiliyoruz.
Çocuklarımıza nasıl bir mücadelenin, dehanın, kahramanlığın ve kararlılığın neticesinde bugünlere ulaşabildiğimizi anlatmak için bugünlerin çok önemli bir fırsat olduğu düşüncesi ile 19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramını kutlarım.